27 Ocak 2013 Pazar

Altay Dörütü (Yalnızca Bilgilendirme)

Altay Dörütü tarafımca kullanılagelen bir yazım şeklidir. (bkz."Denklemlerimiz")

Kuralı istisnasız her sözcüğün "seçilmiş harf" ile başlamasıdır. Bu biçimin yazın dünyasınca belirlenmiş başat bir ismi bulunuyorsa ne yazık ki bilmiyorum, bilenler yorum yazmak vasıtasıyla beni bilgilendirebilir.

Kurgulanımıyla yazanı zorlama ilkesine dayandığından bana şu yazım sanatlarını hatırlatıyor:

-Lipogram: Bir dilin seçilegelmiş bir harfini (geleneksel olarak en olmazsa olmazı olan ünlüyü) kullanmadan eser oluşturmaktır. (bkz. Fransız sanatçıların "Oulipo" akımı)

-Pangram: Bir tümce dahilinde her harfi en az bir kere kullanmaktır. Tümceyi uzattıkça her harfin kullanılma olasılığı kolaylıkla arttığından tümce ne kadar kısa tutulmuşsa sanatı o denli makbul olur.

-İsogram: Bir kere kullanılan harfin bir daha hiç kullanılmaması. Tümcenin geneline uyarlamak fazlasıyla güç olduğundan genelde sözcük temelinde kalır.

Altay Dörütü adına gelirsek kısmen tarafımca konulmuştur. "Kısmen" çünkü temelsiz koymuş sayılmam.

Ben bu biçimin sondan eklemeli dillerle kurgulanabileceği kanısındayım. Gayrı yapıdaki diller "özne" unsuru sebebiyle "baştan" darbe alıyorlar. Bu lisanlar sondan eklemeli diller niteliğinde bir aidiyetliği fiile yansıtmazlar. Kullanacakları zamirler de aynı harfle başlayamaz. Manadan kısılmış olur, olgunun tadını kaçırır. Bu sebeplerden ötürü "Altay".

"Dörüt" zira Nurullah Ataç sanat yerine dörüt sözcüğünü yeğlerdi. Kendisi Osmanlıca sözcüklerle hiç barışık olmadığından "ve, fakat, ama, lakin, zira" bağlaçlarını da kullanmazdı.* Malum, harfiniz tutmadığı vakit bu yöntem dahilinde tümceye bağlaç sokulamıyor. Bu bana Ataç'ın tutumunu çağrıştırdı.

Ol sebeplerle adı Altay Dörütü olmuştur. Dilerim sevilegelir.

*Hamiş: Nurullah Ataç'ın bahsi geçen bağlaç düşüncesine katılmıyorum. Lakin "tayyare" yerine "uçak" sözcüğünü bularak harika bir kalıt bırakmış Türkçe Emektarı Sabiha Yağızlar'a (takma adıdır) bir nevi teşekkürü borç bildim.

25 Ocak 2013 Cuma

Denklemlerimiz (D'nin Çağrısı)

Denklemlerimiz düpedüz dilemmalara dayanacaktır.

Dengesizlik dengedir. Düzensizliğin düzeni dikkate değerdir. Dehayla, döküntülerin duruşması dur durak demeden döngüdedir. Dahası devridaimdedir. Densizlerin demirlerinden dağlandıkça duyumsanabilir doğası.

Diriliş dağlandıkçadır dediysek de darağaçlarında dürülün demedik. Dargın düşleri densizlere dilenmek değil densizlerin dizginlerine dalaşmak doğrultur dedik. Dinli densizlerin dokunulmazlıkları, damıtılmamış dönekliklerinden doğar. Dünyevi "değmezlerin" dağlarına dadanmak dürtüsüyle düzeysizliğin dibinde dolaşır durur, düşman duygular dokurlar.

Dürüst değerlerin, döküklüğü dahi dostane dirliğini değişmemeli doğrusu dümenden "doyumsuzluklara". Densizlerin düzmece doruklarındaki dolgun durumlarını daha dallandırıp deşmeyelim. Dopdolu değindiğim: Dilanın danışıksız dövüşlerinin dimağa didaktikliğidir.

Deryanın deviniminden  donanmayınca damlanarak doldurulamaz, diyar-ı dahili. Dikensiz düşüncelerin durgunluğu derdest dokunulmuşluğun donuk delaletidir. Dışarıdan dilhunca da dursa, dişlenmek, doğranmak, direnmek, direnememek, derbederleşmek, denizlerde daimi demlenmektir.

Denklemlerimiz düpedüz destekli düşüncelere dayandı.